İlk heyecan, ilk sürüş, ilk tur ... Bajaj Dominar 400 .

Dominar 400 'den kareler..



Öncelikle herkese selamlar, kısaca bahsetmek yerine farklı detaylara gireceğimiz ilerisi için bir anı oluşturmak ve bunları kayıt altına almak için bu web sitesini düzenlemeye karar verdim, hem siz okuyucularımıza yaşadığım tecrübe ve birikimi aktarmak hem de bölgeler ile ilgili bilgi vermek de yazımı kaleme almamım sebeplerinden biri.

2017 Yılında, Kaan Tuna önderliğinde, kardeşim Gökay Sural ile üç günde yapmış olduğumuz gün olarak kısa km olarak uzun turda ,doğanın bize kötü süprizi ile D915 yolunda yeterince resim alamamış, sisten sadece önümüze odaklanmıştık..  Yaşadığım bu yolcukta ilk motorum ve ilk uzun yol tecrübemi Kaan Tuna, Bülent Toker ve Nejdet Kıvanç gibi tecrübeli motosiklet eğitmeni ve sürücüleri ile yapmamım bana kattığı tecrübe ve bilgi, belki de iki tekeri kullandığım sonraki süreler için enfes bir birikim kazanmamı sağladı.

İlk motorumu, Gökay ile Kastamonu'dan almıştık, ilk heyecan Dominar 400'dü.. sene 2017 , kaydırmalı debriyaj nispeten 250cc üstü ön arka abs gibi etmenler ilk motor için fazlasıyla iyi bir seçenekti.. 

Koca oğlan Aprilla Capanord 1000ETV ABS .

Tabiki bu denli uzun yolda, Naked tarzı motorun benin fiziksel yapıma uygun olmadığını anlamam çok da uzun sürmemişti, zira  ön camın olmayışı tüm rüzgarı bedenimde, tüm sinekleri ise kask ve montumun ön yüzünde olması kaçınılmazdı.. İkinci motosikletim de Samsundan almış olduğum Aprillia Capanord 1000etv idi.. İlk defa bu kadar büyük bir motora biniyor olmam beni tedirgin etsede, kısa sürede tekrardan aldığım eğitimler ile açık ve kapalı alan sonrası yol ve kabiliyetimi geliştirmiş okuyabildiğim kadar (OMM mavi kitap vb. ) eğitim kitabları okumuş ve hakimiyetini sağlamıştım.  TMF eğitmenlerinden A2 sürücü kursu sahibi Atilla hocamında bu eğitimlerde üstümdeki katkısı çok büyük.. Seneler geçmesine rağmen hala kendisinden fırsat buldukça eğitim almaya devam ediyorum. Aprilla Capanord u tercih etmemin sebebi, rotax motor, kapatılabilir ABS oluşu ve döneminde fiyat performans olarak değerlendirmemden dolayı idi.. İyiki böyle bir motosiklete binmişim diyorum. 2004 model koca ayak lakaplı. sayısız kamp yaptığım tek motosiklet diyebilirim..

Tuz Gölünü geçen bir garip motosikletçi Aprilla Capanord 1000etv 

Capocanın benim için değeri gerçekten çok farklı, özel bir bölüm açmak istedim kendisine.


Ankara Hamamönü'nde Gökay ile beraber kaldık,  güzel günlerin hatırası daha fazla olmasından dolayı Caponord benim için çok değerli bir motosikletti.. Arkadaşım ile beraber yaşadığımız dönemde çoğunlukla maddi olarak zor dönemler geçirmemize rağmen, daha fazla motosiklet sürdüğümüz hayattan keyif aldığımız döneme de denk gelmesi, şimdi düşündükçe geçmişte küçük şeylerden mutlu olabilmenin formunu bulduğumuzu bunu haftada altı gün makarna yemenin , taze portakal suyu içmenin ve her sabah rıfkı ile boniyi gezdirmenin  ne kadar kiymeli olduğunu anlıyorum. Kendisine bu vesile ile burdan selamlarımı iletiyorum, gün geldiğinde beraber sürecek daha nice yollara , beraber yaşanacak ne güzel anılara !.
Capanord 'dan sonra 2 sene motosiklet sürmeyi özel sebeplerden dolayı bıraksam da hikaye aslında yeni yeni başlıyor oluşu beni daha fazla heyecanlandırıyor.

Yepyeni bir deneyim BMW R 1200 GS ADV. 

Seneler 2021 yılını gösterdiğinde, tekrardan motosiklete binmenin heyecanı ve zevki belkide kelimelere dökülecek en zor anılardan biri, 2006 model bir ADV sahibi olmanın ve boxer motoru binmenin tadı gerçekten çok farklı.. Capanord ' ne kadar küt bir motosiklet ise gs o kadar güvenli.. belkide bu güvenlik insanı fazlası ile özgüvene sürükluyor bu iyi mi kötümü bunu zaman gösterecek. Alman mühendisleri bu yıllarda herşeyden önce sürücüsünü A noktasından B noktasına güvenli götürmenin hesaplarını gs ile yaplmış olmalılar.
Motosiklete bindiğiniz ilk andan itibaren, sanki uzun süreler sürüyormuş gibi viraj alabilir ve bu duruma çok şaşırabilirsiniz, yolda geçtiğiniz çukurları hissetmemeniz konforun ne kadar önde olduğunu göstermekte.

Gs de herşeyden fazlaca var ! bence bu büyük bir handikap, sürücü yoldan bilgi alamadığı sürece ne kadar güvenli bir sürüş olacağı tamami ile motosikletin yapabileceği kabiliyete kalmış demektir, bu görüş benim için bazı  düşüncelerime çok ters.. örnek bu motosikleti ilk defa kullanacaklar, kullandığı andan itibaren ne kadar rahat ve konforlu olduğundan bahsedeceklerdir, işte tam bu noktada hep bir tık ilerisi ile hareket edecek sürücülerin vay be ne viraj yapıyorum ! düşüncesine kapılması ve sınırlarını bilmeden zorlaması çok tehlikelidir. Sonuçta güvenli bir sürüş için motosikletin tüm yapısal reformları gerekli olsa da asıl hazır olması gereken mutlaka sürücüdür. Hazır olmayan bir sürücü gs'in yapabileceklerini kendi acemiliği ile birleştirmesi kaçınılmaz olacaktır.. Beni GS in yolda bilgi vermemesine ve sen sadece kafanı çevir ben kendim giderim edası gereğinden fazla korkutmakta.  

Adana turundan GS ile bir kare 

Adana  Varda Köprüsü

Yamaha Tenere 660 ZA , bazen kimya tutmayabilir..

Kısa bir macera, Yamaha Tenere 660 ZA

Belkide hakkında yorum yapamayacağım tek motosiklet olabilir, kesinlikle bana göre bir motosiklet değildi. Rahmetli Haluk Menguç 'un binmiş olduğu ve bize sürekli övdüğü motosikleti imkan ve fırsatlar dahilinde aldığım ve yaklaşık 1000km dayanabildiğim bir alet oldu kendisi. Ben bu kadar titreşime alışık değildim, ki bunun en belkide en büyük handikapı GS gibi bir motosikletten Tenereye geçmiş olmuş olmam da olabilir. Ben arazi için hafif ve torklu bir makine ararken yollarımız kesişti, yalnız ne ben ona nede o bana alışamadı.

Lütfen Tenere seven arkadaşlar beni linç etmesin, bazen motosiklet ile sürücünün kimyası tutması gerekli, 660 da yaşadığım kötü tecrübülerden biri devir aralığının çok kısa olması ve sürekli vitesi değiştirmek istemesi, yanı ani hızlanmalarda daha siz hızlanmadan motosikletin kesiciye girmiş ve lütfen bir üst vitese beni at yoksa kendime zarar vereceğim edasında bağırması, alttan titremesi ve hatta  o titreşimden aynadan arkayı seçememem beni tenereden o kadar çabuk uzaklaştırdıki..
Kendisine bana yaşatmış olduğu tek silindir tecrübesi için minnettarım, bir daha tek silindirde tercihim tenere olmayacak. 

İşte bu ! KTM 990 S DAKAR  !

Uykusu gelmiş 990 S Dakar dan bir kare :) 

Yazının başından sonuna kadar sahip olduğum tüm motosikletlere ve bana katmış olduğu tecrübe ile deneyime sahip olduğumu KTM sürerken anlıyorum. Bu tarz bir motosiklet sürmek için geçmişten gelen mutlaka deneyimin olması gerekli ve her motosiklet sürücüsünün hayatının belli bir bölümde mutlaka bir KTM e sahip olması, bu tadı tatması gerekmekte. Mekanik olmasından dolayı bakımlarını kendim yapmaya başladığım ilk motosikletim de diyebilirim, bunda ustaların etkisi de büyük tabiki. Eskilerin bir lafı vardı '' Kötü komşu insanı mülk sahibi yapar '' diye, bende bunu '' Kötü usta insanı motosikletine bakım yapmayı ögrenmeni sağlar '' sözü ile değiştiriyorum. Gerçekten onca yıl bir çok farklı motosiklette yaşadığım tecrübelere de dayanarak şunu söyleyebilirim mutlaka sahip olduğunuz motosikletin ustası olun !. 

Evet işte benim motorum !
KTM 990 S Dakar versiyonlu elektronik sistemlerden arındırılmış, bence ruhu  olan bir alet. Aldığım gün gaz koluna değmeye o kadar çok korkmuştum ki, aman Allah'ım bu nasıl bir ivmelenme, nasıl bir gidiş.. özellikle 7 bin devirden sonra tutabilene aşk olsun.. İşte bu mavi turuncu renkli çirkin mi çirkin ördek yavursuna bile benzemeyen dakar versiyonlu bir ktm .. öncelikle dakar versiyonu diğer adventure ve r modellerinden farklılık göstermekte, amortisör wp marka ve diğer modellere göre daha yüksek sele konumu ve abs olmayışı sizi daha özgür bırakmakta. Motor haritalanması beygir ve tork gücünü zaten diğer 990'lardan farklı olduğunu biliyoruz. KTM bu motosikleti Dakar yarışlarına hitaben özel bir seri olarak üretti ve sadece 990'na özel olması sınırlı sayıda olması gibi başlıca sebepler onun farklı bir kimyası olduğunu kanıtlamakta.

Patapatapaptaaa.. diye tabir ettiğimiz çift egzoz çıkışı ve egzozların LEO marka oluşu desibel açısından trafik normlarına uygunluğu fakat sürücüsüne gazlamalarda hissettirdiği  o enfes tadı ile çevresinde olan insanların kulaklarının pasını alması bu motoru sevmemdeki sebeplerden bazıları.  İçerisinde yer alan 12volt soketi ve tasarımdan kaynaklı ayakta kullanımının kolaylığı arazide çok farklı bir deneyim sunmakta, alt devirlerde sizi daima gaz açmaya zorlayan duruşu ilk başlarda insanı ürkütüyor olsada belli bir süre sonra alışmaya başladığınızda yapabileceklerinizin sınırının olmayışı hissene kapılmanız ve ona daha fazla güvenmeniz sizi ona karşı bir bağ kurmanızı sağlamakta, yada bende öyle oldu diyebilirim. Gs ile kıyasladığımda gs, bana bırak sen sadece gideceğin yöne bak mottusunun yerine , Ktm haydi gel her şeyi beraber yapalım sen varsan bende varım duruşu galiba beni kendisine bağladı diyebilirim. 

Her zaman 360 Derece Güvenlik ! . 

Her zaman 360 derece kendi güvenlik balonumu oluşturmaya çalışıyorum, gözüm ile etrafı tararken zihnim le olabilecek potansiyel tehlikeleri öngörür önceden sezmeye çalışarak motosikletle hareket ediyorum. Arkama çokca yanaşayan araç sürücüsi ile diyaloga girmek yerine, verebileceğim ilk fırsatta yol verip beni geçmesini bekliyor ve belayı kendimden uzaklaştırıyorum. Motosiklet modeli ve markası ne olursa olsun, güvenli ve eğitimli sürdüğünüz sürece etrafınıza ve arkadaşlarınıza hissetirdiğiniz güven ile onlara örnek olun. Modumuz daima olacabilecek potansiyel olumsuzluklardan kaçmak yada onları yanımızdan uzaklaştırmak olsun. Her markanın farklı kendi karakteristik özelliği  mutlaka vardır, lakin tüm motosiklet sürücülerinin farklı olmayan bir çok ortak noktası vardır. Ortak noktalarımızın güvenlik olması dileği ile, şimdilik KTM ile sürmeye devam ediyorum. Rota'lar bölümünden yapmış olduğum yolculuk hikayelerine de lütfen bakmayı unutmayın !